Literatürdeki Boşluğu Problem Haline Getirme / Akademide Manipülatif Yazarlık-2

Yazının ilk bölümünde manipülatif olarak nitelendirilebilecek bir usulden bahsetmiştim (bkz. işte burada). Konunuzun önemini, ele alınmaya değer olduğunu, literatüre katkı sağlama potansiyelini vurgulamak için mevcut literatürü bilinçli çarpıtma girişimi. Bunun bilinçsiz olarak yapılanı da olabilir. Fakat manipülasyon ifadesini kullanacaksak, bilinçli bir davranış olduğunun altını çizmemiz gerekir.

Akademik yazarlıkta manipülasyon: kendi argümanının ne kadar önemli olduğunu ortaya koyabilmek amacıyla mevcut literatürün meseleyi ele alış biçimini, mevcut iddiaları bağlamlarından kopararak “problemli” göstermek suretiyle meselenin ele alınmaya değer ve alternatif bakışlara muhtaç olduğu hissiyatını yaratmak ve okuyucuyu bu doğrultuda yanıltmak.

Bu mesele ne aşamada doğuyor? Ele alınması planlanan konunun problem haline getirilmesi aşamasında.

Eğer bir konuda çalışma yapacaksanız ve eğer gerçekten iyi bir çalışma olsun istiyorsanız, o konuyu bir şekilde problematize etmek yani problem haline getirmek zorundasınız. Bunun yolu ise ilk olarak literatürü iyi tanımaktan geçiyor. Literatürü iyi tanımak, size, o konudaki literatürün mevcut durumunun yol açtığı eksiklikleri, sorunlu yanları görmenizi sağlayacaktır. Nelerin ele alınmış olup nelerin atlandığı ya da belki bir meselenin yeni ortaya çıkan bir sorun olduğu için henüz dikkat çekmediğini gösterecektir. Buna literatürdeki boşluk diyoruz; ama siz bunu her zaman kelimenin tam anlamıyla boşluk olarak anlamayın. Bu konuda daha fazla detay için bir süre önce çektiğim şu videoya göz atabilirsiniz:

Daha önce bahsettiğim makalede yazar, belki de farkında bile olmadan, yanlış bir hareket noktasından ilerlemişti. O, mevcut yaklaşımları problemli göstererek kendi yaklaşımını ortaya koymaya çalışıyordu. Halbuki ele almaya çalıştığı konunun ait olduğu literatürün sorunu daha farklıydı. Yazar, o konuda diğer yazarların büyük bir ayrım içerisinde olduğunu söyleyerek, sanki o alanın en belirgin tartışmalarından birini ele alıyormuş gibi göstermeye çalışıyordu. Halbuki, o konuya yıllarını vermiş ve literatüre hakim olan biri olarak ben biliyorum ki, ele aldığı mesele, üzerinde çok da durulmamış bir konu. Çünkü belli ki, çok problemli bir mesele olarak görülmemiş ve atlanmış.

Fakat başkaları bir konuyu kayda değer bir mesele olarak görmedi diye biz bu konuyu ele alamaz mıyız?

Tabi ki alabiliriz. Ama eğer biz gerçekten ele almaya değer görüyorsak. Bahsettiğimiz yazar (1) konunun hak ettiği değeri görmediğini, (2) sadece şu şu yazarların konu hakkında bir iki söz söylediğini (nerede ve ne şekilde söylediklerine direkt kaynak referansı vererek), (3) fakat meselenin gereken şekilde detaylı ele alınmadığını söyleyerek işe başlayıp, (4) bu durumun konunun bütün olarak anlaşılmasına şu şu şekilde engel olduğunu belirtip, (5) tüm bunların karşısında aslında şu şu sebeplerden dolayı önemli ve ele alınması gereken bir konu olduğuna dikkat çekerek başlayabilirdi. Yani, kısaca, konuyu tartışmalı bir alan olarak göstermek yerine literatürde boşluk olduğu sorunundan ilerleyebilirdi. Eğer konunun ele alınmaya değer olduğu, fakat yeterince ele alınmadığı sorunundan hareket etseydi, benim ve belki de başka yazarların da görüşlerini, tartışmalı bir tarafa ait kılmak adına çarpıtma ihtiyacı hissetmezdi. Yazar bunu farkında olmadan yapmış olsa dahi, bu davranışının temelinde yanlış hareket noktasından ilerlemesi ve cevabını aradığı soruyu bu yanlış hareket noktasının belirlemiş olması kuvvetle muhtemel. Yani, siz mevcut yaklaşımları a ve b olmak üzere iki kutupta kategorize etmek istediğinizde karşınıza çıkan her cümleyi bu gruplardan birine sokacak bir bakış açısıyla okursunuz ve nihayetinde bağlamdan kopuk bakış açısı ortaya çıkabilir. Sonuçta en kolay olan yol bu olduğu için de, sizin davranışınızın manipülasyon amaçlı olup olmadığı konusunda soru işaretleri doğar ve akademik bir yazar olarak güvenilirliğiniz zedelenir.

Tez konusu ya da makale konusu olarak ele alınmaya değer gördüğünüz bir problemin yeterince ele alınmadığını gördünüz, fakat buna nasıl dikkat çekeceğinizden emin değil misiniz? Benim önerim burada kendinize aşağıdaki 3 soruyu sorarak şu şekilde ilerlemeniz olacaktır:

  1. NE sorusu: Burada önce kendinize şu soruyu sorun: Bu konunun yeterince ele alınmamış olmasının arkasında, en temelde ne yatıyor olabilir? Bu sorunun cevabı sizi iki sonuca götürebilir: I) o konuyu ele almanın kimseye bir faydası yoktur, literatüre katkı sağlamayacaktır, ya da o konu hakkında bir çalışmanın yürütülebilmesi için yeterli malzeme yoktur, konu bir yere varamıyordur. O yüzden ele alınmamış, değinilip geçilmiştir. II) ele alındığı taktirde gerçekten literatüre katkı sağlayacak bir konudur fakat henüz pek dikkat çekememiştir. Ta ki siz farkedene kadar. Eğer sorunun cevabı I numaralı cevap ise zaten ne yapacağınızı biliyorsunuz.
  2. NEDEN sorusu: Eğer sorunun cevabı II numaralı cevap ise şu soru ile devam edebilirsiniz: Bu konu/soru literatür için neden önemli? Burada okuyucuyu konunun önemli olduğuna ikna etmeniz beklenir. Bunu illa ki uzun uzadıya yapmanıza gerek yok. Çoğu zaman bir iki cümle iş görebilir.
  3. NASIL sorusu: Burada kendinize soracağınız son soru ise şu: Bu konuyu/soruyu ele alarak literatüre nasıl bir katkı sağlamış olurum? Bu soruya vereceğiniz cevap aynı zamanda sizin çalışmanızın amacını da tespit etmenize yardımcı olacaktır.

Photo by Rabie Madaci on Unsplash

Akademide Manipülatif Yazarlık -1

Akademik bir metni psikolojik süreçlerle ilişkilendirebilir miyiz? Ahlak anlayışımızın akademik çalışmalar da dahil, ortaya koyduğumuz her işte kendini gösterdiği bir gerçek. Peki diğer insanî durumlar? Mesela gerçekleri çarpıtma eğilimine akademik yazarlıkta rastlayabilir miyiz?

Bir makale yazarken sizden mevcut literatürü arkanıza almanız beklenir. Literatürü arkanıza alarak kendi argümanınızı desteklersiniz. Bunun iki adımı var. Birincisi kolay adım: Sizinle aynı fikirde olan yazarların görüşlerine yer verirsiniz. Yani “bak ben bunu söylüyorum ama, aynı şeyi söyleyen başkaları da var, bence bir düşün…” alt mesajıyla kendinize destek temin edersiniz. İkincisi ise zor adım: Sizden farklı düşünenlerin, hatta tam tersini düşünenlerin iddialarına yer verirsiniz. Neden onların yanlış düşündüğünü ortaya koymaya çalışırsınız. Sizin çalışmanızı özel kılan bu adımdır aslında; yani sizden farklı düşünenlerin neden yanıldıklarını ispatlamak. Özellikle mevcut teorilerin yetersiz olduğu fikrinden hareket ediyorsanız, neden bu teorilerin sorunlu olduğu sorusu sizin çalışmanızın genellikle hareket noktasıdır. Teşbihte hata olmaz; her şey zıddıyla kaim ise, sizin argümanınız da zıddını ortaya çıkardığınız ölçüde ve sağlamlıkta kaim olur/ayakta durur.

Bir konuda ortaya konmuş iki tür iddia düşünelim. Bunlardan birine “X”, diğerine “Y” iddiası diyelim. Bunları gören bir akademik yazar, bu iddiaların her ikisini de yetersiz/sorunlu olduğunu düşünüyor. Kendisi bir iddia kafasında kurguluyor. Buna da “Z” iddiası diyelim. “Z” iddiasını ortaya koymak için “X”in ve “Y”nin geçersizliğini göstermesi lazım. Fakat şöyle bir sorun var: “X” ve “Y” o kadar az kişi tarafından savunulmuş ki, sanki ortada aslında çok da konuşmaya değer bir problem yok gibi. Fakat yazarımızın kendi “Z” iddiasının bilinmesini gerekli gördüğünü ve literatüre katkı sağlayacağını düşündüğünü farz edelim. Hatta belki gerçekten de önemli bir katkı sağlayacaktır. Peki bu durumda yazarın ne yapması lazım? Hakkında bu farklı iddialar ortaya konmuş fakat sadece değinilip geçilmiş, üzerinde çok durulmamış bu meseleyi bir şekilde problematize etmesi lazım. Bu problematize etme işinin türlü türlü makul yolları var. Fakat karşılaştığım bir olay, bunun her zaman makul şekilde yapılmadığı, bir şeklinin de manipülasyon olabileceği fikrini aklıma getirdi. Yani o konuya bir şekilde değinmiş yazarları seçip, onların meseleye değiniş biçimlerinden bir sonuç çıkarıp, o çalışmaların genelindeki iddiayı görmezden gelip, sadece kendi işine yarayacak kısımlardan hareketle bu yazarlara bazı iddialar atfetmek, böylece de kendi alternatif görüşünü “stand out” yapmak. Yani öne çıkarmak. AHCI kategorisinde bir dergiye gönderilmiş bir makaleyi hakemlik için okurken bana atfedilmiş bir iddiayı görünce tüm bu manipülatif yazma biçimine dair düşünceler aklıma geldi. Çünkü bana atfedilen iddiada bulunmadığım gibi aslında çok daha farklı bir şeyi savunmuştum. Bu durum yazarın tüm çalışmasına şüphe ile yaklaşmama sebep oldu. Yani bilinçli ya da bilinçsiz şekilde yapılmış bir bağlam dışı okumanın neticesinde ortaya çıkmış bir çarpıtma, beni o yazarın güvenilirliğini sorgulamak zorunda bıraktı.

Akademik yazarlıkta manipülasyon: kendi argümanının ne kadar önemli olduğunu ortaya koyabilmek amacıyla mevcut literatürün meseleyi ele alış biçimini, mevcut iddiaları bağlamlarından kopararak “problemli” göstermek suretiyle meselenin ele alınmaya değer ve alternatif bakışlara muhtaç olduğu hissiyatını yaratmak ve okuyucuyu bu doğrultuda yanıltmak.

Peki böyle bir durumda, yani argümanınızın önemli olduğunu düşündüğünüz, fakat bunu destekleyecek yeterince veri elinizde olmadığı durumlarda ne yapabilirsiniz? Elinizdeki meseleyi nasıl problematize edebilirsiniz?

Devam edecek….