Akademik Yazma ve Usul

Yazma ile doldurmayi istedigim bu yila baslarken yazma hakkinda yazarak baslamak istedim. Akademik yazma konusuyla ilgili olarak iki temel mesele uzerinde durulabilir: 1. usul, 2. uslub.

Usul ve uslub birbirine yakin ifadeler. Akademik bir metni olustururken o metnin o hale nasil geldigi, metni son sekline nasil getirdigimiz meselesini kastediyorum. Uslub ise usule nispeten cok daha sahsi, kisiye hastir. Bir metni okudugunuzda o metnin kim tarafindan yazildigi hakkinda yorum yapabiliyorsaniz bu uslubdur. Tartismali olarak iddia edebilirim ki, her bir (ciddi) akademisyen sayisi kadar farkli uslub olabilir, fakat usul bu kadar oznel [olmak zorunda] degildir. Diger taraftan yine tartismali olarak iddia edebilirim ki uslub sahibi olmak usul sahibi olmaktan daha zordur. Benim anladigim sekliyle, iki kavram arasindaki farka iliskin daha net olmak gerekirse, metni bir yemek olarak dusunebiliriz. Usul bu yemegin hazirlanip servis edilme asamasi, uslub da gorsel olarak sunumu ve lezzeti olabilir. Benim burada uzerine dusunecegim mesele usul yani metnin mutfak asamasi. Okumaya devam et Akademik Yazma ve Usul

2015

Üç yıl önce yani 2012’de başlayıp, taslaklara kaydettiğim bir yazıya devam etmek bugüne nasipmiş. Neyse ki o yazıda bahsetmeyi düşündüğüm şeyler hala aklımda. Yazı şöyle başlıyor:

Yeni yıla gireli çoktan bir ay geçmiş bile. Hep, zamanın ne kadar çabuk geçtiğinden bahseder dururuz. düşünüyorum, çok değerli fakat, diğer taraftan, elimde ne kadar kaldığı hakkında hiçbir fikrimin olmadığı, ama kesinlikle bana ait olduğundan emin olduğum tek şey “zaman”. Bu sahip olduğum “zaman”a, sevdiklerimle geçirdiğim, aylaklıkla geçirdiğim, hakkıyla geçirdiğim bütün zaman parçacıkları dahil. “zaman kontrolü” diye yeni moda bir söz vardır, kulağımıza aşina gelen. Tam olarak karşıladığından emin değilim ama tasavvufta ibnu’l-vakt diye bir tabirden bahsedilir. Vaktinin kıymetini bilip yapması gereken vazifeyi vaktinde yapma, içinde bulunduğu vakit neyi gerektiriyorsa onunla meşgul olma gibi bir anlam taşıyan bir sıfattır. Zaman kontrolü tabiri bana nedense bu kavramı hatırlatır hep. Kavramlar üzerinde çok oyalanmadan asıl meseleye geleyim.

Okumaya devam et 2015

Merhaba!

Uzuunca bir aradan sonra tekrar merhabalar. Artik akademisyen bir anne ya da anne bir akademisyen olarak yaziyorum. Alti ay kadar suredir durum boyle. bebegim uc aylik olduktan sonra calismaya basladim. Herkesin ilk sorusu tabi ki de “bebegi napiyorsun” oldu ve hala da oluyor. Nereye gidersem alti aylik bebegimi de pesimde goturuyorum. 43 gunlukken basladik yavas yavas akademik ortamlara girmeye. Buna konferanslar, seminerler, ve benzeri hersey dahil. Akademisyen olmanin getirisi olan calisma saatlerinin esnekligi kadar fedakar bir es ve anlayisli ve vicdanli yoneticiler sayesinde de sanirim bir tik daha sansli oldugumu itiraf etmeliyim. Okumaya devam et Merhaba!